20 Haziran 2012 Çarşamba

akmayışkan..!



zaman geçmiyor.
şimdi 01.58 ama 2 saat önce baktığımda 01.56'ydı.
o da aynı benim gibiydi. yıllarını deneylere geçirmişti zamanı anlayabilmek için.
formüller üretmiş, denklemlerle ispat etmişti zamanı; öyle ya her an aynı akmıyordu kör olasıca.
üretmiş, düşünmüş, alternatif fikirler ortaya koymuştu ve şimdi bütün dünyanın saygı duyduğu bir adam olmuştu. 


bembeyaz saçları ve dışarda duran diliyle hepimizin gönlüne taht kurmuştu.
amma ve lakin kanımca böyle basit değildi her şey.
sevdiği kadın yanından gittiği andan itibaren sürekli saate bakıyor ancak gördükleri karşısında şok oluyordu. en son saate baktığının üzerinden 5 dakika geçmesine rağmen sanki yıllar geçmiş gibi geliyordu ona ve karşı koyamıyordu da aynı zamanda zamanın bu akmayışkanlığına.
sabah oluyor ve gözlerini mutlulukla açıyordu. zira yıllardır görmediği aşkına kavuşuyordu nihayet.
elele tutuşuluyor, yollarda geziliyor, türlü aktiviteler yapılıyordu ve üstat saate baktığında yüreği acıyla burkuluyordu.
daha 5 dakika olmuşken sevdiğine kavuşalı, zaman bu süreyi 5 saat olarak değerlendiriyordu.
evet, şimdi anlıyordu her şeyi.
aslında kendini bildi bileli sahip olduğu bilgi şimdi ortaya çıkıyordu.
zaman, kurallarını aşkın belirlediği bir oyundu sadece. ne formüllerle ifade edilebilir, ne denklemlerle açıklanabilirdi.
aşk uzun zamanı kısa, uzak yolları yakın edendi.
yıllar, aylar, haftalar, günler, saatler, dakikalar, saniyeler, an yalnızca aşk karşısında değer kazanıyor;tam anlamıyla, dolu dolu yaşanması için aşka ihtiyaç duyuyordu.
işte böyle sevgli dostlarım, yarınlara olan uzaklığınız aslında aşksızlığınızla doğru orantılı ölçülüyordu..!






Hiç yorum yok: